
ne okula ilk başlama zamanı, ne ergenlik dönemi, ne üniversite, ne başka bir şey, bir ebeveyni çocuğunun yeteneğini keşfetme sürecindeki kadar yoramaz. yaklaşık 2 yaş civarında başlayan bu süreç ebeveynin çocuğunun bir yeteneğinin olmadığını anladığı ergenlik dönemine kadar sürer. zaten çocuğun bir yeteneği olsa bile ergenlikte ebeveyn olaydan tamamen kendini sıyırır.
şimdi her ebeveyn çocuğunun müziğe yetenekli olduğu yönünde bir algıyla karşı karşıyadır. sanırsın tüm ana babalar mozart doğuruyor. mesela beni ele alalım. çocuğun ilk oyuncakları bir flüt, bir org, bir tuba, bir ksilofon, bir gitar ve bir trampet. çocuğa seçme şansı vereceğim ya, çağdaş bir ebeveynim ya her tür enstrümanın çocukçasını aldım. vurmalı, nefesli, yaylı, tuşlu ne varsa topladım. 2 yaşındaki sabinin önüne diziyorum eleman flütü alıp orga vuruyor tubayı alıp leğene atıyor gitarı alıp atçılık oynuyor. çağdaş ebeveyn bir anda “mozart senin yaşında ilk konçertosunu bestelemiş duyarsız!” diye bağıran bir orantısıza dönüşüyor. çocuğun bürrrrpşşşttt şeklindeki nidalarına babanla düzgün konuş diye cevap veren bir salağa geçiş yapıyorsunuz. çocuğa klasik müzik cdleri dinletiyorsunuz ama o annesiyle serdar ortaç şarkısı dinlerken daha çok zevk alıyor. bundan bir bok olmaz diyorsunuz ki daha yaş 2.
sonra resim geliyor, nedendir bilinmez bir ebeveyn çocuğunun müziğe ilgisinin olmadığını düşündüğünde ikinci seçenek olarak aklına resim gelir. hayatında bir resim sergisine gitmemiş birisi oğlunun neden ressam olmasını ister bilemiyorum. bu kanıya vardıktan sonra gelsin parmak boyaları gitsin pastel boyalar, boyama kitapları. arkadaşım 3 yaşındaki çocuk daha kalem tutamıyor önüne transformers boyama kitabını koyunca anlamıyor haliyle. bir de sürekli olarak başında “oğlum hiç bumblebee’nin rengi kırmız olur mu biraz kafanı kullan ya” diyen biri varsa çocuktan hiç verim alamıyorsunuz.
her ebeveyn çocuğunun güzel sanatlara yeteneği olduğunu düşünür. dans etsin, resim yapsın, 4 yaşında arya söylesin, 6 yaşında ilk kişisel sergisini açsın, 11 yaşında londra kraliyet müzik okuluna kabul edilsin ister ama olmuyor. siz piyano çalsın diye yırtınırken o omnitrix’in düğmesine basıp ateş topuna dönüşüyor. siz büyüyünce “bizim evde hep müzik konuşulurdu” desin diye annesiyle derin chopin tartışmalarına giriyorsunuz o flapjack izleyip eğleniyor.
ah şu ebeveynler yeri geliyor mandolin ile melodikayı karıştırıp sizi iyice buhrana sürüklüyor. çocukları rahat bırakın yetenek dediğin sadece müzik, resim, sahne sanatları mı? yetenek insanın kendine yakışanı yapmasıdır. harika bir final oldu kabul edelim.