13 Mar 2009

geçmişten gelen


Işık sesten hızlı, bu yüzden hep önce hayalini görüyorum ardından sesler çalınıyor kulaklarıma. Dinlemek istemediğim şeyler söylediklerinden değil, hayaline daldığım için dinleyemiyorum söylenenleri, söyleyen sen misin ondan bile bi haberim. Ama ben zaten senin gözlerine aşık olmuştum. yaşadığım yıllar ayak izleri gibi, ileri giderken bıraktığım. hepsi benden bir parça ve ne acıdır ki hepsi birbirinin aynı. Belki de bu yüzden çıkmayı seçtin sen hayatımdan, aynılıktan sıkıldığın için. Kimileri monotonluk da diyor buna ama ben aynı diyorum, yaşadığım yıllar karbon kopya gibi. Her yeni yılın başında verilen aynı sözler, yılın ilk ayı unutulan değişimler, bahara doğru silkinme isteği, yazın unutkanlığı ve kışın miskinliği. hepsi birleşti ve beni bugün olduğum noktaya getirdi. Koca bir sensizlik ve gitgide büyüyen.

Sensizlik yaşantımdan hızlı, bu yüzden hep önce sensizliği yaşıyorum günlerimde. Yatağımda uyandığımda aklıma ilk gelen şey yanımın boş olması, sonra evin boşluğu, sonra hayatımız boşluğu...böyle gidiyor. Sensizlikle şekillendirdiğim hayatımı senin olmayışının etrafında yaşıyorum. Atamadım üzerimden senden kalanları. Bazen o kadar kızıyorum ki kendime, seni bu kadar merkezine koydum hayatımın diye, sonra affediyorum kendimi. Yıllar arkamda bıraktığım ayak izleri, ileri doğru giderken ve her yıl biraz daha derinleşip, fazlalaşıyorlar. Arkama dönüp bakmıyorum artık, görecek hiçbir şey yok, olsa da benim isteğim yok. Yavaş yavaş yaşadığım ömrümün hızla sonuna geliyorum sanki ve ben daha bir sürü eksiğim, içim bomboş, kupkuru. Koca bir sensizlik ve gitgide derinleşen.

Algım hayatın akışından hızlı, bu yüzden en az on yıl daha yaşlı hissediyorum kendimi. Hayat bana yetişemiyor, aslında benden hızlı gidiyor ama yaşayanlar için. Kendini hayatın seyrine bırakanlar, hayattan tad alanlar için. Benim gibi 'bitsede gitsek' anlayışıyla yaşarsan hayatı kalıveriyor bir yerde, sen gidiyorum sanıyorsun ama aslında senin yanındakiler gidiyor. Sonra yalnızlık gelince bir anda nerede bu kadar insan diyorsun. Gittiler canım benim, sevdiklerin, bildiklerin, duydukların birer birer gittiler. Şimdi hayatın gibi bomboş odanda oturup dört işlem hesabını yaparsın hayatının. Toplar, çıkarır, bölersin, sonuç sıfıra yaklaştıkça eksilen sen olursun. Bölmenin kalansız olması matematik gibi sevindirmez seni, istersin ki elinde kalan bir şeyler olsun, ama yok, aslında var; sıfır.

Tükenişim yenilenmemden hızlı, bu yüzden yenilediğimi sandığım duygularım daha ben onları yaşayamadan körelip gidiyor. Ondandır ki hep eskiden kalmış, bayat duyguları yaşıyorum. Yaşıyorum değil aslında tekrar ediyorum. Hayat belki bir noktadan sonra aynı olmalıydı, bunu kabul etmiştim zaten ama bu kadar erken tekrara girmesi ürkütüyor beni. Beklediğim son, beni bulacak olan son değil esasen hissediyorum ama sensizlik beni o sona götürüyor. Eğer imkanım olsaydı büyük ekran bir tv'de izlemek isterdim senli ve sensiz hayatlarımı. Kurgusu harika bir film gibi. Bir yanda seninle mutlu mesut ben, öte yanda şimdi bunları düşünen ben. Belki başka bir yerde seninle mutlu olan bir ben var kimbilir, şans o ki ben öteki sensiz ben olmuşum bu hayatta. İşte bak bu biraz avutuyor beni, seninle beraber mutlu olan bir ben var zaten.

Yakınmalarımdan avuntularımdan hızlı, o yüzden avunamıyorum ben. Seninle olan ben, bu ben olmalıydı. Yine yakınmaya başladım değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder